Salı, Mart 19, 2024
spot_img
More

    Kahve Kültürü ve Osmanlı Kahvesi Hakkında

    Yeri geldiğinde sosyalleşir, yeri geldiğinde iki lafın belini kırarız. Bahaneler üretip sohbet eder, yer yer ufacık fincanlara umutlarımızı sığdırırız. “Hatta 40 yıllık hatırı vardır” diyip şekeri nasıl olsun diye ikramda bulunuruz. Yani “Kahve’ nin” hayatımızdaki yeri ve önemi çok fazladır. Sadece bizler için değil tüm dünya için geçerlidir. Dünyadaki tüketimi en fazla olan ikinci içecek türüdür kahve. Başka bir açıdan ise; petrolden sonra en fazla ticareti yapılan ürün kahvedir.

    Kahve’ nin Tarihçesi Nedir ?

    İlk Kahve üretimi ve bulunuşu hakkında
    İlk Kahve üretimi ve bulunuşu hakkında

    Kahvenin anavatanı olarak bilinen “Habeşiştan” yani bugünkü adıyla Etiyopya’dır. Kahvenin doğuşu ve hikayesi hakkında birden fazla rivayet vardır. Fakat herkesin üzerinde durduğu hikaye ise şudur.

    M.S. 575 ve 850 yılları arasında yaşayan Kaldi isimli Keçi Çobanıyla başlar hikaye. Keçi çobanı Kaldi keçilerini her zamanki gibi otlatmaya çıkarır. Normalde yorgun bir şekilde evine dönmesi gereken keçiler her zamankinden farklı olarak enerjiktir. Dönüş süresi daha kısa ve hızlı olmuştur. Bunu fark eden Kaldi, keçilerini izlemeye başlar ve bir ağacın meyvesini yediğini görür. Bunun üzerine Kaldi bu meyveleri toplayarak Sufi Dervişlerin kapısını çalar. Topladığı meyveleri gösterirken Keçilerinin gece uyumadığını da anlatmaya başlar. Fakat Dervişlerin bu hikaye pek ilgisini çekmez. Bunun üzerine kahve çekirdeklerini önlerindeki ateşe atarlar. Ateşte kavrulmaya başlayan kahve çekirdekleri nefis kahve kokusunu salmaya başladığında Dervişlerin birden fikrini değiştirmesine sebep olur. Çekirdekler yenilme evresini geçtikten sonra öğütülmeye başlanır ve bunu ekmek yapımında da kullanmaya başlarlar. Gel zaman git zamandan sonra öğütülen kahve çekirdekleri suda kaynatılarak özlerini bırakır. Bu özleriyle birlikte içecek türü üretmeye başlarlar. Artık farkına varmışlardır ki; içtikleri kahve onları zinde ve enerjik tutmaktadır. Ayrıca gece ayinlerinde ayakta kalmak için içtikleri bir içecek ile de tanışmış olurlar.

    Gerçek kahve bardağının keçi boynuzu şekilde mataralardan oluştuğunu unutmayınız. Avrupaya göre söyledikleri Türkler kahvenin yanına 1 bardak su koyarlar. Biraz su içmenin tat alma duyunuzu temizlemektedir. Derler.

    Kahvenin Osmanlı İmparatorluğu ile Buluşması

    Kahve, Etiyonya’ dan sonra Yemen de üretilmeye başlanır. Ünü yayılmaya başlandıkça üretilen yerlerde artmakta ve devam etmektedir. 1000 yıllarında Osmanlı’ nın toprakları genişlemeye başlaması ile Kahveyle tanışması başlar. İlk olarak ise Yemen Vali’ si Özdemir Paşa 1517 yılında kahve içeceğini Osmanlı sarayına gönderir. İstanbul’ a girişi ile birlikte Kanuni Sultan Süleyman’ a ikram edilen kahve, Sultan tarafından beğenilmiştir. Artık sarayda çalışmak üzere Kahveci Başılar bulunmaktadır. Bu Kahveci Başılar çok önemli bir göreve sahiptirler. Güvenilir insanlardan olması gerekir ki; Padişahın en önemli sohbetlerinde aralarına girerek kahve servisi yaparlar. Dönemin enteresan bilgileri arasında, Türk kadını ailenin kahve fincanını boş bırakan ve dolu tutamayan erkekleri, boşayabiliyorlarmış.

    İstanbul’ daki ilk Kahvehane ve Kahve Düzeni

    Osmanlı Kahvesi hakkında bilinmeyenler
    Osmanlı Kahvesi hakkında bilinmeyenler

    Sarayın görkemli içecekleri arasına giren kahve İstanbul’da yayılır ve ilk olarak 1554-55 yıllarında Tahtakale de “Kahvehane” ismiyle halka sunulur. Bu kahvehaneyi Halepli Hakem ve Suriyeli Şems açmıştır.

    O zamanlarda Kahvehanelerin kullanımı oldukça önemliymiş. Kahve içmeye gelen insanlar kahvelerini yudumlar iken önemli işleriyle ilgilenirlermiş. Günlük sohbetlerinin dışında edebi, şiir, siyasal sohbetlerde bulunulurmuş. Tavla, satranç oynanır ve kitap okunurmuş.

    İlk açılan kahvehaneler de ortada bir fiskiyeli mermer havuz ve etrafında sedirler bulunurmuş. Bu sedirler üzerinde bağdaş kurup oturan insanlar kahvelerini yudumlar ve gece dahi vakit geçirmeye gelirlermiş. Kahvehanelerin o zamanki diğer adı ise “Bilgelik Okulları” olarak bilinirmiş.

    Nazik ve kibar birisi kahvehanede otururken içeriye giren tanıdıklarını görünce kahvehane sahibine “caba” diye bağırırmış. Caba, gelen tanıdığı kişiye ücretsiz olarak kahve ikramında bulunmasıymış.

    Kullanılan ilk kahve fincanları kulpsuzmuş. El yanmaması için tahtadan yada farklı madenden oluşturulan kapların içine konularak gelirmiş. Fincanlar ise İznik ve Kütahya çinilerinden yapılırmış.

    Kahve’ nin Avrupa ile Buluşması ve Tanışması

    Türk kahvesi 2 şekilde Avrupa’ya taşınmış. Birincisi Venedik’ li tacirler tarafından götürülmesi. İkincisi ve en hızlı girişi ise Avusturya fethi sırasında olmuş. İbrahim Paşa Avusturya Kuşatmasında şehrin düşmesini beklerken bozguna uğratılarak kayıp veriyor. Bu kayıp sırasında hem askeri hem de mühimmat esir düşerken kahve çuvalları da Viyana’ lıların dikkatini çekiyor. Esirlere kahve çuvallarını soran ve daha sonrasında uygulamalı olarak öğrenen Viyana’ lılar Osmanlı sayesinde kahveyi kendi imparatorluklarına sokmuş oluyor. Ve Avrupa’ yada bu şekilde yayıldığı söyleniyor.

    Viyana’ da kahve o kadar popüler oluyor ki; gittiğinizde göreceksiniz, meydandaki kahve mağazalarının bir kısmında Beethoven burada kahve içmiştir ibaresi bulunmakta. Yada “Beethoven buraya kahve içmeye gelmektedir” gibi övünülecek olgu oluşturmuşlardır.

    Kahve Hakkında Bilgiler

    • Bir ham kahvenin içerisinde 200 den fazla farklı kimyasal bileşim vardır. Kavrulan kahve ise içerisinde 1200 lere kadar bileşen bulundurur.
    • Kahvenin gerçek rengi yeşildir.
    • Dünya üzerindeki en büyük kavurma ve paketleme fabrikası Amerika’ da bulunmaktadır.
    • Kahve 70 farklı tropikal ülkede yetişir. En fazla üretimi yapan ülke Brezilya’ dır. Sonrasında ise Vietnam ve Kolombiya takip eder.
    • Kahve çekirdeğini; kabuk, et, sıvı, kahve çekirdeği kabuğu çevreler.
    • Amerika ve Kanada ülkelerinde günde 75 milyondan fazla kahve tüketilmektedir.
    • Dünya üzerinde tüketilen kahve miktarı ise, günde 2 milyar kupadır.
    • Kolombiya’ dan yılda 900 milyon kilo kahve ithal edilmektedir.
    • İyi bir kahve içmek için birçok özellik vardır. Bunlardan bir tanesi kahve meyvelerinin olgun olduğunda toplanmasıdır.
    • Bir kahvenin fermantasyonu kahvenin fiyatını belirleyen etkenlerdendir. Saf su ile 12-24 saat işlenmektedir.
    • Kahvenin ilk bilindiği şehirler yada tanındığı şehirler ise İstanbul, Milan ve Paris şehirleri idi.
    • Seattle ise o kadar hızlı kahve şehri olmuştur ki; bunu Starbucks markasına borçludur.
    • Amerika’ da nüfusun %54 ü kahve tüketmektedir.
    • Bir bardak kahvede 150 miligram kafein bulunmaktadır. İnsanı ayık tutmak için ise 100 miligram kafein yeterlidir.
    • Beynimizin uykuyla bağlantısı olan Adenozun, hareketi engellemeye yetecek kafein miktarı işte bu 100 miligramdır.
    • Kafein beynin zevk merkezini tetikler. Aynı zamanda da adrenalin salgılamaya başlatır.
    • Tabiki kafeinsiz kahve satışları da bulunmaktadır. Fakat bu çok zor bir işlemdir. Yeşil kahveler kafeinden ayrılırken diğer kimyasallarına dokunulmaması gerekmektedir. Bunu yapmak için ise su, basınç ve zaman gereklidir. Yani çekirdekler öncelikle titreşimli temizleme makinasına girerler. Sonrasında hava boşlukları bulunan tüplerden geçerler. Artık presler ile kafeinden ayrılmaya başlayacakları alandadırlar.
    • Kafeini çekirdeklerin içerisinden çıkartan en büyük etken yoğunluk farkıdır. Bu işlemi karbon filtreler ile yaparlar.

    Dünyanın En Büyük Kahve Zinciri Starbucks Coffee Hakkında

    Dünyanın En Büyük Kahve Zinciri Starbucks Coffee
    Dünyanın En Büyük Kahve Zinciri Starbucks Coffee

    İlk kahve mağazasını Seattle da açmıştır. Fabrikası da Seattle şehrinin güneyinde 32 bin m2 lik alandadır. Starbucks kahve fabrikasında 7 gün 24 saat boyunca kahve kavruluyor. Hiç ara vermeden bu işlemi yapıyorlar. Starbucks’ ın 60 kg’lık çuvallarda gelen kahvelere ilk uyguladığı işlem onları kavurmaktır. Önce depoya alınır ve sonrasındaki ilk aşama ise bunları kavurmaya sokmaktır.

    Geliştirdikleri devasal platformlar ile tek bir makinaya 1 saatte 30.000 kahve yüklüyorlar. Yüklenen kahveler bu makinada kırıntıları ayıklıyor ve depolanması için ambarlara gönderiliyor. Her ambarın depolama kapasitesi 10.000 kg.

    Bu ambarların altında mikser şeklindeki makinalar bulunmaktadır. Bu mikserler de farklı karışımlar yapılabiliyor. Kavurucuların içerisinde kimyasal reaksiyona giren kahveler işlemden geçmeye başlıyorlar.

    Çekirdeklere uygulanan ısı ile ilk başta su dışarı çıkar ve kahve hücreleri yuvarlaşmaya başlıyor. Bu kavrulma sırasında kahve çekirdeklerinin boyu 2 katına çıkıyor ve renkleri iyice koyulaşıyor. Çekirdekler kavrulup kararlaşmaya başlıyor ve aromatik yağlar oluşmaya başlıyor.

    Kavrulan bu kahveler daha sonrasında oda sıcaklığında soğutulmaya başlıyor. Ve toz haline getirilip testlere sokuluyor.

    Testlerden geçtikten sonra farklı aromalar ile birleştiriliyor ve paketleme için hazırlanıyor.

    Kahvelerin oksijen ile temasa geçmemesi çok önemlidir. Oksijen ile birleştiğinde bozulması çok hızlı artmaktadır. O yüzden paketlerde de kendi gaz salgısını dışarı atabilmesi için özel kapaklar bulunur ve dışarıdan hava almadan kendi gazını atabilir. Buda sizin taze kahve içmeniz için yardımcı paketleme sistemidir.

     

    Benzer İçerikler

    1 Yorum

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    - Reklam & Tanıtım -spot_img

    Diğer İçerikler

    Kahvenin ana vatanı olarak bilinen “Habeşiştan” yani bugünkü adıyla Etiyopya’dır. Kahvenin doğuşu ve hikayesi hakkında birden fazla rivayet vardır. Fakat herkesin üzerinde durduğu hikaye ise şudur.Kahve Kültürü ve Osmanlı Kahvesi Hakkında